17 Eylül 2014 Çarşamba

Ziya Gökalp'in Hayatı

Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya’dır. Babasının dedesi olan Hacı Hüseyin Sabir Efendi müftülük yaptığından aileye ‘müftüzadeler’ denemektedir.
Mehmet Ziya okula 1883’te başladı. Okulun ilk yıllarında Kur’an-ı Kerim okumayı ve yazıyı öğrendi. Okumayı öğrendiği sırada ilk okuduğu kitaplar ‘Şah İsmail’ ve ‘Âşık Kerem’ gibi halk hikâyeleridir. 1886’da rüştiye’de okul müdürü olan Kolağası İsmail Hakkı Bey hürriyet taraftarıdır. Burada ilk hürriyet fikrinin izlerini görülür.
Namık Kemal’i çok seven babası bir gün oğluna vatan şairinin vefatını haber eder. Bunun üzerine oğlundan farsça, Fransızca ve Arapça öğrenmesini ister. Babasının bu telkinleri Mehmet ziya üzerinde etkili olur ve bu doğrultuda çalışır. 1890 yılında babası Tevfik Efendi vefat eder.
1891 yılında Diyarbakır Mülki İdadisine sınavla ikinci sınıfına girer. Okulda Fransızcasını ilerletir. Öğretmeni Dr. Yorgi’nin etkisiyle Yunan filozofları hakkında bilgi sahibi olur.
Bu yıllarda Ziya Gökalp bunalım içerisindedir. Amcasında aldığı İslam bilgisi ile imanı güçlenirken diğer yandan Yorki’nin aşıladığı pozitif düşünce arasında çatışma yaşar. Bir gün toplulukta ‘Padişahım çok yaşa’ diye bağıracakken ‘Milletim çok yaşa diye bağırınca soruşturma başlatılır. Fakat sonra bu konu kapatılır. Bu zaman zarfında idadide eğitim 5 yıldan 7 yıla çıkar fakat o tasdiknamesini alarak ayrılır. Zira 3 yıl daha önce gördüğü dersleri görecektir. Ve bunu zaman kaybı olarak algılar.
Mehmet Ziya öğrenimini İstanbul’da devam etmek ister. Gerek öğretmeni Yorki gerekse aile istibdat korkusuyla göndermek istemez. Bu dönemde aileci sıkıntıları da baş gösterince içinde bulunduğu bunalımlı süreç onu intihara kadar sürükler. 1894 yılının yazında küçük namlulu bir silah ile intihara kalkışır. Ama başarısız olur. Mermi beyne gelmeden dağılır. Kolera salgını için Diyarbakır’a gelen Doktor Abdullah Cevdet 15 günlük tedavi sonunda Mehmet Ziya’yı iyileştirir. Mehmet Ziya ölümden kurtulmasına rağmen bütün hayatını alnındaki kurşunla geçirmiştir.
Devrin aydınlarının da ortak özelliği ve yanılgısı olan Abdülhamit idaresine düşmanlık, Ziya Gökalp de etkilenmiştir. 1918 yılında uyandıkları zaman Osmanlı’nın yok olduğunu gördüklerinde düştükleri yanılgının farkına varmışlardır. Ama iş işten geçmiştir.
Kardeşi ile İstanbul’a hareket eder ama parası çok az olduğundan orada okuması zordur. O dönemde parasız öğrenci kabul eden Mülkiye Baytar Mektebine sınavla parasız kayıt yaptırır. Orada Mehmet Akit ile tanışır. Bir yandan da felsefe, psikoloji ve sosyoloji ile ilgi kitaplar okumaktadır.
Gökalp, İstanbul’da İbrahim Temo’nun etkisinde kalarak hürriyet isteyen gizli bir örgüte kayıt olur. Göze batan Ziya Gökalp okuldan atılacak ve tutuklanacakken hocaları vasıtasıyla kurtulur ama göz hapsine alınmıştır bir kere…
Yazın Diyarbakır’a gelen Ziya Gökalp burada valinin keyfi uygulamalarına karşı çıkar ve arkadaşları ile hürriyet yanlısı odlularına kanaat getirilerek tutuklanırlar. Mahkeme tarafında serbest kalırlar. Gökalp, İstanbul dönüşünde okula kabul edilmez. Çünkü soruşturma açılmıştır ve bunun üzerine tutuklanır. Bir yıllık tutukluluk süresince sadece Kur’an-ı Kerim okumasına izin verilir. Hapisten çıkınca şartları da düşünerek Diyarbakır’a yerleşme kararı alır.
1900 yılınca Vecihe hanım ile evlenir. Vecihe hanım ailenin tek evladı olduğundan Gökalp daha rahat bir hayata kavuşur. 1903 yılında Diyarbakır ticaret odası kâtipliği görevini alır. Bu memuriyet dönemi 5 yıl sürer. Bu dönemde sosyal olaylara da yön vermiştir.
1908 yılında II. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle Ziya Gökalp’ın hayatında bir dönüm noktası olarak yer alır. Arkadaşları ile gizli yürüttüğü cemiyet çalışmalarını açığa çıkarır ve İttihat ve Terakki Cemiyetinin Diyarbakır şubesini açar. 1908 yılında Diyarbakır Vilayet Gazetesi muharrirliğine atanır. Ancak bir ay sonra İttihat ve Terakki Partisince doğu illeri müfettişliğine görevlendirilir.
Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi sonucunda, İstanbul Üniversitesinde Psikoloji ve Dini ilimler dersleri vermektedir. Ancak aldığı maaş ile İstanbul’da geçinemeyeceğini anlayınca Diyarbakır’a döner. Ama daha sonra yine hocalık yapmaya başlar. Selanik’te bulunan İttihat ve Terakki Sultanisinde sosyoloji dersleri verir. Aynı zaman da Genç kalemlerde takma bir adla yazılar ve şiirler yazar. 1911 yılında Genç kalemlerde ‘Tevfik Sedat’ adıyla ‘Turan’ şiirini yazar.
Balkan savaşı başlayınca merkez İstanbul’a taşınır ve böylece Ziya Gökalp İstanbul’a tekrar döner. Mart ayınca Ergani Madeni milletvekili olarak meclise girer. Yine de çeşitli yerlerde hocalık yapar. 1913’te İttihat ve Terakki tekrar iktidara gelmesi ile ona Maarif nazırlığı teklif eder. Ama Ziya Gökalp kabul etmez ve Darülfünun’da Edebiyat fakültesinde Sosyoloji profesörü olarak kalmayı seçer. Türk yurdu gibi dergilerde yazı yayınlamaya devam eder.
1918’te Osmanlı savaştan yenik çıkınca tüm arkadaşları kendilerini mesul görerek yurtdışına kaçar. Fakat Ziya Gökalp verilmeyecek hesabının olmadığını söyleyerek hiçbir yere gitmez.
Ziya Gökalp 1919’da sıkıyönetim mahkemesine çıkar ve Limni adasına sürgüne gönderilir. Sürgün sebebi ise ‘asayişi bozmak ve Ermenilere zorbalık yapmak’ olarak gösterilir. Ziya Gökalp sürgündeyken de arkadaşlarına konferanslar vermiş ve ailesine mektuplar göndermiştir. Ziya Gökalp’ın sürgün hayatı 1921’de bitmiştir.
Ziya Gökalp sürgün sonrası Ankara’ya gelir. Burada ailesini geçindirecek bir gelirinin olmaması hasebiyle Kayseri’ye ve devamında da Diyarbakır’a döner. Burada haftalık dergi çıkarır ve felsefe hocalığı yapar. Maddi durumu iyice kötüleşen Ziya Gökalp evini satar ve Ankara’ya hareket eder. Burada Atatürk’ünde isteğiyle ‘Doğru yol, hakimiye-i milliye ve Umdelerin Tasnifi, Tahlil ve Tefsiri’ isimli çalışmayı hazırlar. 2. Seçimler de Diyarbakır vekili olarak meclise girer. Ziya Gökalp’ın Atatürk üzerinde fazlasıyla etkisi olmuştur. Bunu Atatürk’ün‘Bedenimin babası Ali Rıza, hislerimin Namın Kemal, fikirlerimin ise Ziya Gökalp’tır’ sözünden anlıyoruz.
Ziya Gökalp Ağır hastalanır. Hastalığı için İstanbul’a gider bir müddet Fransız hastanesinde yatar ama hastalığı giderek ağırlaşır. Yapılan tedaviler ve müdahaleler sonuç vermez ve 25 Ekim 1924 yılında vefat eder. Ziya Gökalp Ayasofya’da kılınan cenaze namazından sonra Sultan Mahmut türbesine gömülmüştür.
KAYNAKÇA
-VAKKASOĞLU, Vehbi. (1984). Tarih aynasında Ziya Gökalp, İstanbul: Cihan yayınları
-KOCAKAPLAN, İsa. (2001). Ziya Gökalp, İstanbul: Timaş yayınları


Prof. Dr. Halil İnalcıkın Hayatı

 Prof. Halil İnalcık, 7 Eylül 1916’da İstanbul’da doğdu. Babası Kırım göçmenlerinden Seyit Osman Nuri Bey, annesi Ayşe Bahriye Hanım’dır. İlk tahsilini 1923-1930 arasında Ankara Gazi Mektebi’nde yapan İnalcık, orta öğretimine bir yıl Sivas Muallim Mektebi’nde devam etti. Orta tahsilini 1931’de Ankara’da Gazi Muallim Mektebi’nde tamamladı. Lise eğitimini o dönemin en iyi okullarından biri olan Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi’nde 15 Eylül 1935’te tamamladı. Yüksek tahsiline 1935’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde (AÜDTCF) başladı. Yeni Çağ Tarihi Kürsüsü’nde M. Göker, B. S. Baykal ve F. Köprülü’nün derslerini takip etti. 1940’ta mezun olan İnalcık, Timur üzerinde hazırladığı bir seminerle Fuat Köprülü’nün dikkatini çekti, onun takdir ve tavsiyesiyle 30 Nisan 1940’da AÜDTCF Yeni Çağ Kürsüsü’ne ilmî yardımcı tayin edildi. 1942’de Türkiye’de sosyo-ekonomik tarih yazıcılığının ilk örneklerinden biri olan Tanzimat ve Bulgar Meselesi adlı teziyle doktor oldu (Ankara: TTK, 1943). 28 Nisan 1942’de AÜDTCF Yeni Çağ Kürsüsü’ne asistan olarak atanan İnalcık, 15 Aralık 1943’te Viyana’dan ‘Büyük Ricat’a Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı unvanlı teziyle doçentliğe atandı. 1945’te AÜDTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Şevkiye Işıl hanımla evlendi. Araştırma sahasını doktora tezinden itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve ekonomik meselelerine yoğunlaştıran İnalcık, İstanbul’da Osmanlı arşivlerinde ve Bursa şer’iyye sicilleri üzerinde araştırmalar yaptı. 1947’de Türk Tarih Kurumu (TTK) üyeliğine seçildi.
AÜDTCF tarafından bilgi, görgü ve çalışma alanındaki ihtisasını artırmak üzere 1949’da gönderildiği İngiltere, British Museum’da Türkçe yazmalar üzerinde çalıştı ve Calendar of State Papers serisinde Osmanlı tarihine ait kayıtları topladı. Londra Üniversitesi, School of Oriental and African Studies’de (SOAS) Prof. Paul Wittek’in seminerlerine katıldı. Bu seminerlere katılan  B. Lewis, V. Ménage, V. Parry, E. Zachariadou gibi tarihçilerle tanıştı. Dünyanın en önemli arşivlerinden İngiltere, Public Record Office’te Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili kaynak taraması yaptı. 1950’de Paris’te toplanan Milletlerarası Tarihi İlimler Kongresi’ne katıldı.  Annales okulunun (École des Annales ) kurucularından Fernand Braudel ile tanıştı. Onun 1949’da yayınlanan La Méditerranée et le monde méditerranéen à l’époque de Philippe II (II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası) adlı çığır açan eseri İnalcık üzerinde derin etki yaptı ve Türkiye’de bu eseri tanıtan bir yazı yazdı (1950). İngiltere’den 1 Şubat 1951’de Türkiye’ye döndü. 1951’in yaz aylarında Bursa Şer’iyye Sicilleri üzerinde çalışmaya başlayarak bu sicillerin önemi belirten bir makale yazdı (“15. Asır Türkiye İktisadî ve İçtimaî Tarihi Kaynakları”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 15 (1953-54), 51-67). Osmanlı hukuku ve sosyal hayatı açısından son derece kıymetli bilgiler içeren 280 defterlik bu koleksiyonunun tasnif edilip ciltlenmesi için girişimde bulundu. Bu girişim neticesinde Topkapı Sarayı’ndaki atölyede ciltlenip temizlenerek tekrar Bursa’ya gönderilen siciller bugün Bursa Arkeoloji Müzesi’nde araştırıcıların istifadesine açılmıştır.
               İnalcık, 2 Haziran 1952’de Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği teziyle profesörlük pâyesi aldı.  1953–54 ders yılında Columbia Üniversitesi School of International Affairs’a ziyaretçi profesör olarak davet edildi. Prof. Tibor Halasi-Kun ile birlikte Amerika’da Osmanlı-Türk araştırmalarının gelişmesinde rol oynamış bulunuyor. 1956-57’de Rockefeller Vakfı’nın bursuyla Harvard Üniversitesi’nde “research fellow” olarak bulundu. Amerikan tarihi derslerini izledi. Harvard Üniversitesi’nde ayrıca Prof. H. A. R. Gibb’in İslam tarihi derslerini izledi. Harvard profesörlerinden W. Langer’in teklifi üzerine An Encyclopaedia of World History’nin Osmanlı kısmını gözden geçirmeyi üstendi (bkz. eserin 4. baskısı). 1957’de Türkiye’ye döndü. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (AÜSBF) Osmanlı, Avrupa ve Amerika tarihi okuttuğu gibi  “İdari Teşkilât Tarihi” ve “Devrim Tarihi” derslerini de üstlendi.
               Bu yıllarda İnalcık, yurt içinde ve Batı memleketlerinde birçok kongreye bildiri vererek katıldı.  1958’de Münih’te düzenlenen XI. Uluslararası Bizantinistler Kongresi’nde “The Problem of the Relationship between Byzantine and Ottoman Taxation” başlıklı bildirisini okudu. 1960’ta ders vermek üzere İsrail İbranî Üniversitesi’ne davet edildi. Yaz aylarında Millî Birlik Komitesi’nin isteği üzerine Güneydoğu bölgesine üniversiteden bir heyetle inceleme gezisi düzenledi. Toprak meseleleri hakkındaki araştırmaları dolayısıyla çağrıldığı toplantıda bölgenin meselelerinin tespiti için bir Güneydoğu Enstitüsü kurulmasını teklif etti. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün (TKAE) kuruluş döneminde faaliyetlerde bulundu.
               Nisan 1961’de  bir heyetle Kıbrıs tarihi hakkında araştırma yapmak maksadıyla Kıbrıs’a giden İnalcık, Kıbrıs Vakıflar İdaresi’nde Kıbrıs kadılıklarına ait 56 sicil defterini tespit etti ve bunlar üzerinde çalıştı. 1961-1962’de yedi ay kadar Beyrut’ta bulundu, Arapçasını ilerletti. Yurt dönüşü Hollanda’ya davet edildi, Amsterdam Üniversitesi Doğu Tetkikleri Enstitüsü’nde “Turkey and Europe” başlıklı bir konferans verdi. 1962 sonbaharında New York’ta The Social Science Research Council’in düzenlediği Conference on the Political Modernization of Japan and Turkey’de bir bildiri sundu.
               1966’da Uluslararası Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Kurumu’na (Association Internationale des Etudes du Sud-Est Européen-AIESEE) üye seçildi. İnalcık, burada Türk tarih ve kültürünün tanıtılması yolunda büyük gayret sarf etti. 1971-74 yılları arasında bu kurumun başkanlığını yaptı. 1967’de Münih’te Uluslararası Müsteşrikler Kongresi’ne iştirak etti. Aynı yıl Princeton ve Pennsylvania üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler verdi. 1968’de Londra ve Paris’te üç ay Bibliothèque Nationale ve arşivlerde araştırmalar yaptı. G. Veinstein ve M. Berendi ile birlikte II. Bayezid devrine ait bir Mukataa Defteri üzerinde çalışmalar yaptı. 1969’da AIESEE’ NİN Sofya toplantısında kendisinden istenen Osmanlı Devrinde Balkanlar raporunu takdim etti. Yine 1969’da Türkolog Tibor Halasi-Kun ile birlikte Osmanlı araştırmaları için büyük önem taşıyan Archivum Ottomanicum dergisini çıkarmaya başladı. 1971’de İngiltere Royal Historical Society tarafından “corresponding member” seçildi. Aynı yıl Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin (Center for Middle Eastern Studies) davetlisi olarak iki konferans verdi. 1972’de otuz yıl çalıştığı AÜDTCF’den emekli oldu.
1950’lerden beri yayınları ve öğretim faaliyetleriyle adı dünya tarih çevreleri tarafından yakından izlenen İnalcık, 1972’de Chicago Üniversitesi tarafından imtiyazlı profesör önerisiyle bir davet aldı. Daveti kabul eden İnalcık, Tarih Bölümü’nde profesör olarak çalışmaya başladı. 1973’te İngiltere’de The Ottoman Empire: the Classical Age, 1300–1600 (London: Weidenfeld and Nicolson) adlı eserini yayınladı. Bu sentez eseri, yedi Balkan diline ve Arapçaya tercüme edilmiştir. Bugün seçkin dünya üniversitelerinde okutulan temel eserler arasındadır. Aynı yıl Cumhuriyet’in kuruluşunun 50. yıldönümü münasebetiyle Chicago Üniversitesi’nde Prof. Fahir İz ile birlikte Continuity and Change in Turkish Society and History ve AIESEE’nin desteği ile İstanbul’da, İstanbul: Crossroads of Civilisations and Cultures konferanslarını düzenledi.
               1974’te AIESEE’nin Macaristan’da tertip edilen üçüncü kongresinde “The Mediterranean and the Balkans” başlıklı bildirisini okudu. Amerikan Tarih Derneği’nin (American Historical Association) yıllık toplantısında “Braudel’s Thesis, Turkish Perpective” başlıklı bildirisini sundu. 1974’te The Royal Historical Society’ye muhabir üye seçildi. 1976’da Dumbarton Oaks’ta (Washington) düzenlenen Urban Societies in the Mediterranean World sempozyumuna “Galata (Pera) after 1453” başlıklı bildiri ile katıldı. Türkiye ile bağını hiçbir zaman koparmayan İnalcık, 1977’de International Association for Social and Economic History of Turkey’i kurdu. Bu uluslar arası ilim cemiyeti ilk kongresini 11–13 Temmuz 1977’de Hacettepe Üniversitesi’nde toplamıştır. Bu cemiyet sonuncusu 2005’te Venedik’te olmak üzere Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde on uluslar arası kongre düzenlemiştir.                                                                  
İnalcık, 1978’de Royal Asiatic Society tarafından şeref üyesi seçildi. Aynı yıl Prof. G. Veinstein’ın daveti üzerine Paris’e giderek F. Braudel için tesis edilen Maison de L’Homme’da Osmanlı toprak meseleleri üzerine iki konferans verdi. 12–14 Haziran 1978’de Princeton Üniversitesi’nde düzenlenen Osmanlı İmparatorluğu’nda Millet Sistemi üzerindeki kongrede “Ottoman Archival Materials on the Millets” bildirisini sundu. 17–21 Haziran tarihleri arasında Babolasar’da (İran) katıldığı 19. Yüzyılda İran ve Osmanlı İmparatorluğu’nda Toplum ve Ekonomi konferansında “Aga and Reaya in the Social and Political Transformation of the Ottoman Empire” başlıklı konuşmayı yaptı. 1980’de New York’ta Amerikan Tarih Derneği’nin yıllık toplantısında “The Emergence of Large Farms” üzerine bir konferans verdi. Salt Lake City Üniversitesi’ne (Utah) bir konferans vermek üzere davet edildi. Aynı yıl Nejat Göyünç ve Heath Lowry ile birlikte Osmanlı Araştırmaları Dergisi’ni (Journal of Ottoman Studies) çıkarmaya başladı.
               1983 Haziran’ında Paris’te L’école des hautes études en sciences sociales’da “Geleneksel Tarım ve Timar Sistemi” üzerine bir konuşma yaptı. Aynı yıl Cambridge Üniversitesi profesörlerinden Peter Burke ile beraber UNESCO’nun The History of Scientific and Cultural Development of Mankind serisinin 5. cildinin (History of Humanity-Scientific and Cultural Development: From the Sixteenth to the Eighteenth Century, London: Kegal Paul) editörlüğünü üstlendi. Amerikan Bilim ve Sanat Akademisi (American Academy of Arts and Sciences) üyeliğine ve Türk Araştırmaları Enstitüsü’nün (Institute of Turkish Studies-Washington) yönetim kurulu üyeliğine seçildi. Mayıs 1985’te Türk-Arap İlişkileri Vakfı’nın desteğiyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde düzenlenen Osmanlı Arşivleri ve Osmanlı Araştırmaları sempozyumunda “Osmanlı Arşivlerinin Türk ve Dünya Tarihi Bakımından Önemi”ni içeren açılış konuşmasını yaptı.
               Halil İnalcık 1986’da yaklaşık 15 yıldan beri çalışmakta olduğu Chicago Üniversitesi’nden emekli oldu. Aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi Prof. İnalcık’a fahri doktora verdi (İnalcık’ın çeşitli üniversitelerden aldığı doctor honoris causa unvanı ve ödüller için aşağıdaki listeye bakınız). 1989’da eşi Şevkiye Hanım’ı kaybetti. 1990–92 arasında Harvard ve Princeton üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler veren İnalcık, 1991’de Türk tarih ve kültürüne yaptığı katkılardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından Yüksek Hizmet Madalya ve Diploması’na layık görüldü.
Halil İnalcık, 1992’de Bilkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Rektör Prof. Ali Doğramacı tarafından lisansüstü tarih okutacak Tarih Bölümü’nü kurmak üzere davet edildi. Aynı yıl Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na üye, Türkiye Bilimler Akademisi’ne (TÜBA) şeref üyesi seçildi. Harvard Üniversitesi’nde bir sömestr ziyaretçi profesör olarak Osmanlı tarihi dersleri verdi.
               1994’te An Economic and Social History of the Ottoman Empire’i yayınlandı. 1996’da iki cilt halinde basılan eserin ilk cildi (1300–1600) Prof. İnalcık tarafından yazılmıştır (1600-1900 dönemi ve para tarihi için S. Faroqhi, B. McGowan, D. Quataert ve Ş. Pamuk işbirliği). Türkçeye çevrilen bu eser (Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1300–1600, çev. H. Berktay, Cilt:1, İstanbul: Eren, 2001) Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihinin temel referans kitabı olarak dünya üniversitelerinde okutulmaktadır. Yunanca ve Arapçaya tercüme edilmiştir.
 Uluslar arası bir şöhret yapan İnalcık’ın biyografisi Encyclopaedia of Historians and Historical Writing’de ve Thomas Naff’ın çıkardığı Paths to the Middle East (Albany: State University of New York, 1993) adlı eserlerde yer aldı.
               İnalcık, 1998’de 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in elinden İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Ödülü’nü aldı. Kültür Bakanlığı’nın Osmanlı uygarlığı üzerinde bir eser hazırlamak üzere tertip ettiği komisyonun (Kültür Bakanlığı 700. Yıldönümü Yayın Komisyonu) başına getirildi. İnalcık’ın editörlüğünü yaptığı eser, (Türkçe ve İngilizce ikişer cilt şeklinde hazırlanan-bakınız aşağıda kitap listesi) Dünya Kitap Fuarı’nda birincilik ödülü almıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Araştırma Kurulu ve Kültür Bakanlığı Osmanlı Bilim ve Kültür Mirası’nın 700. Yılı Anma Komitesi üyeliklerine seçildi. Prof. S. Faroqhi ile birlikte E. J. Brill’in (Leiden) The Ottoman Empire and Its Heritage serisinin editörlüğünü üstlendi. 2005 yılına kadar bu seriden yayınlanana 38 cilt Osmanlı tarihini Batı dünyasına tanıtan belli başlı eserler arasında yer almıştır.

               İnalcık, 1999’da Balıkesir Üniversitesi’nden, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’ndan şükran plaketleri aldı. Aynı üniversitede bir “Halil İnalcık Salonu” açıldı. 2000’de İstanbul’un sosyal ve ekonomik tarihi için büyük önemi haiz Halil İnalcık Araştırma Projesi’ni hayata geçirdi. Sabancı Üniversitesi ve Packard Humanities Institute (PHI) desteği ile sürdürülen bu projenin “Şer’iyye Sicilleri’ne Göre İstanbul Tarihi” kapsamında ilk kitabı (İstanbul Mahkemesi 121 Numaralı Şer’iyye Sicili) 2006’da yayınlandı.
               2001’de Sofya Üniversitesi Prof. İnalcık’a fahri doktora verdi. 2002’de İslam Konferansı Teşkilatı tarafından Teşekkür Plaketi verildi. Kültür Bakanlığı 2002 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü kazandı. Macaristan Cumhurbaşkanı Ferenc Madl’ın elinden Macaristan Liyakat Nişanı’nı aldı. 2003’te Türkiye Yazarlar Birliği ve Ankara Üniversitesi Prof. İnalcık’a şükran plaketleri verdiler. Öte taraftan 2003’te Milli Savunma Bakanlığı Ödülü’nü, 2004’te de Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat ve Turizm Vakfı tarafından Bursa Ulusal Kültür Yaşamına Katkı Ödülü’nü aldı.
KAYNAKÇA
-          http://www.inalcik.com/indexTr/



16 Eylül 2014 Salı

Türkiye'de Turizm


Nato Nedir, Ne Yapar, Nasıl Çalışır?

   Nato,  ABD’nin öncülüğünde dünya barışını korumak ve Sovyet Rusya’nın yayılmasını  önlemek amacıyla 4 Nisan 1949’da Washington’da kurulmuş askeri bir örgüttür. Bu günkü merkezi ise Brüksel (Belçika) dedir.
 Nato’nun bugün 12’si kurucu olmak üzere toplam 28 üyesi bulunmaktadır.
  Kurucu  üyeler: Amerika, Belçika, Danimarka,Hollanda,İngiltere İtalya, Portekiz, Kanada, Lüksemburg, İzlanda, Norveç, Fransa.
  Sonradan katılan ülkeler:  Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya  Slovenya, Türkiye, Yunanistan, Letonya,  Litvanya, Bulgaristan,Çek  Cumhuriyeti, Estonya , Arnavutluk, Hırvatistan, İspanya, Almanya.
    Amblemi: Amblemdeki daire, bütünlük ve işbirliğini, pusula gülü  Atlantik İttifakı’na üye ülkelerin barışa doğru giden yolunu, mavi zemin ise, Atlantik Okyanusu’nu temsil eder. 
   İttifakın amacı: Üye ülkeler tarafından savunma amacı ile kurulmuş olan bir örgüttür. Üye devletlerin birinin saldırıya uğraması durumunda diğerleri ile birlikte saldırgan ülkeye karşı işbirliği içinde savaşmayı kabul eder. Barış düzenini uluslararası güvenliği, sosyal gelişmeyi, üye ulusların özgürlüğünü korumak ittifakın temel prensiplerindendir. Bu amaçla üye devletler birbirlerini korur, kollar  ve işbirliği yaparlar.
 NATO'nun çalışma organları
    NATO Konseyi: Üye ülkelerin sürekli temsilcilerinden ya da dışişleri bakanlarından oluşur. En az haftada bir  defa toplanır. İttifak içinde, yetkisini doğrudan ve açıkça Kuzey Atlantik Antlaşması’ndan alan tek organdır.  Toplantılarda  ekonomik, askeri, siyasal, kültürel konular  görüşülür. Kararlar ortak uzlaşma neticesinde oybirliğiyle alınır. Her üye ülke Konsey’de veya onun herhangi bir alt komitesinde verdiği kararlardan kendisi sorumludur.
    Sekreterya: İttifak  içinde danışma ve karar alma sürecini teşvik ve idare etmekten sorumludur. Kuzey Atlantik Konseyi’nin Savunma Planlama Komitesi’nin ve Nükleer Planlama Grubu’nun Başkanlığını yürütür; aynı zamanda diğer üst komitelerin de resmi başkanıdır. Görüşme ve karar için konu maddeleri önerebilir ve üye ülkeler  arasındaki anlaşmazlık durumlarında hizmetindeki ofisleri devreye sokma yetkisine sahiptir.
   İttifakın hükümetler ve medya ile ilişkilerinde baş sözcülüğünü yapar. Aynı zamanda Konvansiyonel Silahların Kontrolü Üst Düzey Görev Gücü, İdari Çalışma Grubu’nun, NATO Hava Savunma Komitesi’nin, Ortak Danışmanlık Kurulu’nun ve bir çok grubun ve çalışma gruplarının çalışma başkanlığını yürütür
    Askeri Komite: NATO'ya üye ülkelerin genel kurmay başkanlarından oluşur. Askeri Komite NATO Konseyine bağlıdır. Askeri bakımdan en yüksek kuruldur. Askeri konularda üye ülkeler arasındaki maksimum danışma ve iş birliğini sağlar, ve Genel Sekreter’e, Kuzey Atlantik Konseyi’ne, Savunma Planlama Komitesi’ne ve Nükleer  Planlama Grubu’na sunulan tavsiyelerin birincil kaynağıdır
   Askeri Komite’nin başkanı Genelkurmay başkanları tarafından üç yıllık bir dönem için seçilir. Bu aynı zamanda komitenin sözcüsü ve temsilcisidir. Komitenin günlük faaliyetlerini yönetir. Askeri Komite’yi Kuzey Atlantik Konseyi’nin, Savunma Planlama Komitesi’nin ve Nükleer  Planlama Grubu’nun toplantılarında temsil eder  ve onlara askeri  konularda tavsiyeler de bulunur.
    NATO'nun dört büyük komutanlığı vardır. Bunlar: Avrupa Yüksek Komutanlığı, Atlantik Yüksek Komutanlığı, Manş Komitesi Komutanlığı, Amerika, Kanada Bölgesi Komutanlığı’dır.
Türkiye’nin NATO’ya üyeliği
   Türkiye ilk olarak  11 Mayıs 1950'de NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmuş ancak bu reddedilmiştir. Türkiye 1 Ağustos 1950'de NATO’ya ikinci defa üyelik  başvurusunda bulunmuş  ancak  eylül ayında toplanan NATO, konseyi bu talebi de reddetmiştir. Üyelik talebinin reddedilmesinde Türkiye’nin örgüte alınmasının, örgütün gelişmesini olumsuz etkileyeceğini düşünen ABD'nin etkisi olmuştur. Bunun üzerine ABD, Türkiye'den üs istediğinde Türkiye tam üye olmadığı müddetçe bu ülkeye üs vermeyeceğini açıklamıştır.

Sovyet etkisinin Orta Doğu'ya sarkmaması için Türkiye kalkan olabilirdi. Türkiye'nin güçlenmesi Sovyetler'e karşı batının da işine geliyordu. Petrol kaynakları nedeniyle Türkiye'nin Orta Doğu'daki önemi çok fazlaydı.
Ayrıca Kore Savaşı'nda Türk askeri çok ciddi kahramanlıklar göstermiş ve ABD ordusunu imhadan kurtarmıştı. Bu durum ABD kamuoyunda Türkiye lehine bir havanın oluşmasına neden olmuştu. ABD artık Türkiye’yi NATO'da görmek istiyordu. Sonuç olarak 16-21 Eylül 1951'de NATO Konseyi; Türkiye’ye üyelik için teklifte bulunmuş ve Türkiye 18 Şubat 1952'de NATO'ya resmen üye olmuştur.
 
Türkiye’deki NATO Üstleri
    Afyonkarahisar Askeri Havaalanı: Türkiye'nin en büyük askeri havaalanıdır. NATO'nun 2. büyük havaalanıdır. “Ana Jet Bakım Üssü" olarak kullanılmaktadır
    İncirlik Hava Üssü: yönetimi ve denetimi TSK'de olan, NATO'nun önemli bölgesel bir depo üssüdür.
   İzmir Hava Üssü: NATO'nun Türkiye'deki en eski üssüdür.
   Şile Üssü: Stinger füzelerinin fırlatılması için uluslar arası  bir atış alanıdır
   İzmir Hava Üssü:  Avrupa'daki ABD Hava Kuvvetleri'ne  bağlıdır. 42 uçak ve 300 askeri personel bulunan üste  Roland füze sistemleri konuşlandırılmıştır
    Ayrıca: Konya 3. Ana Jet Üssü Komutanlığı, Balıkesir 9. Hava Jet Üssü,Muğla Aksaz Deniz Üssü  gibi üstleri vardır.
Ülkemizdeki NATO'ya bağlı Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezleri:
    Ankara-Ahlatlıbel, Amasya-Merzifon, Bartın, Çanakkale, Diyarbakır-Pirinçlik, Eskişehir, İzmir-Bornova, İzmit, Kütahya, Lüleburgaz, Sivas-Şarkışla, İskenderun, Ordu-Perşembe, Rize-Pazar, Erzurum, Van-Pirreşit ve Mardin'de hava harekat merkezleeri bulunmaktadır.

 Kaynakça:
NATO El Kitabı, NATO Basın ve Enformasyon Servisi, (1992)
Anayasa, Güncel Bilgiler, Yediiklim Yayınları, (2009)
http://tr.wikipedia.org/wiki/NATO


Gazi Mustafa Kemal Atatürk Afyon Kocatepe'de