Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya’dır. Babasının dedesi olan Hacı Hüseyin Sabir Efendi müftülük yaptığından aileye ‘müftüzadeler’ denemektedir.
Mehmet Ziya okula 1883’te başladı. Okulun ilk yıllarında Kur’an-ı Kerim okumayı ve yazıyı öğrendi. Okumayı öğrendiği sırada ilk okuduğu kitaplar ‘Şah İsmail’ ve ‘Âşık Kerem’ gibi halk hikâyeleridir. 1886’da rüştiye’de okul müdürü olan Kolağası İsmail Hakkı Bey hürriyet taraftarıdır. Burada ilk hürriyet fikrinin izlerini görülür.
Namık Kemal’i çok seven babası bir gün oğluna vatan şairinin vefatını haber eder. Bunun üzerine oğlundan farsça, Fransızca ve Arapça öğrenmesini ister. Babasının bu telkinleri Mehmet ziya üzerinde etkili olur ve bu doğrultuda çalışır. 1890 yılında babası Tevfik Efendi vefat eder.
1891 yılında Diyarbakır Mülki İdadisine sınavla ikinci sınıfına girer. Okulda Fransızcasını ilerletir. Öğretmeni Dr. Yorgi’nin etkisiyle Yunan filozofları hakkında bilgi sahibi olur.
Bu yıllarda Ziya Gökalp bunalım içerisindedir. Amcasında aldığı İslam bilgisi ile imanı güçlenirken diğer yandan Yorki’nin aşıladığı pozitif düşünce arasında çatışma yaşar. Bir gün toplulukta ‘Padişahım çok yaşa’ diye bağıracakken ‘Milletim çok yaşa diye bağırınca soruşturma başlatılır. Fakat sonra bu konu kapatılır. Bu zaman zarfında idadide eğitim 5 yıldan 7 yıla çıkar fakat o tasdiknamesini alarak ayrılır. Zira 3 yıl daha önce gördüğü dersleri görecektir. Ve bunu zaman kaybı olarak algılar.
Mehmet Ziya öğrenimini İstanbul’da devam etmek ister. Gerek öğretmeni Yorki gerekse aile istibdat korkusuyla göndermek istemez. Bu dönemde aileci sıkıntıları da baş gösterince içinde bulunduğu bunalımlı süreç onu intihara kadar sürükler. 1894 yılının yazında küçük namlulu bir silah ile intihara kalkışır. Ama başarısız olur. Mermi beyne gelmeden dağılır. Kolera salgını için Diyarbakır’a gelen Doktor Abdullah Cevdet 15 günlük tedavi sonunda Mehmet Ziya’yı iyileştirir. Mehmet Ziya ölümden kurtulmasına rağmen bütün hayatını alnındaki kurşunla geçirmiştir.
Devrin aydınlarının da ortak özelliği ve yanılgısı olan Abdülhamit idaresine düşmanlık, Ziya Gökalp de etkilenmiştir. 1918 yılında uyandıkları zaman Osmanlı’nın yok olduğunu gördüklerinde düştükleri yanılgının farkına varmışlardır. Ama iş işten geçmiştir.
Kardeşi ile İstanbul’a hareket eder ama parası çok az olduğundan orada okuması zordur. O dönemde parasız öğrenci kabul eden Mülkiye Baytar Mektebine sınavla parasız kayıt yaptırır. Orada Mehmet Akit ile tanışır. Bir yandan da felsefe, psikoloji ve sosyoloji ile ilgi kitaplar okumaktadır.
Gökalp, İstanbul’da İbrahim Temo’nun etkisinde kalarak hürriyet isteyen gizli bir örgüte kayıt olur. Göze batan Ziya Gökalp okuldan atılacak ve tutuklanacakken hocaları vasıtasıyla kurtulur ama göz hapsine alınmıştır bir kere…
Yazın Diyarbakır’a gelen Ziya Gökalp burada valinin keyfi uygulamalarına karşı çıkar ve arkadaşları ile hürriyet yanlısı odlularına kanaat getirilerek tutuklanırlar. Mahkeme tarafında serbest kalırlar. Gökalp, İstanbul dönüşünde okula kabul edilmez. Çünkü soruşturma açılmıştır ve bunun üzerine tutuklanır. Bir yıllık tutukluluk süresince sadece Kur’an-ı Kerim okumasına izin verilir. Hapisten çıkınca şartları da düşünerek Diyarbakır’a yerleşme kararı alır.
1900 yılınca Vecihe hanım ile evlenir. Vecihe hanım ailenin tek evladı olduğundan Gökalp daha rahat bir hayata kavuşur. 1903 yılında Diyarbakır ticaret odası kâtipliği görevini alır. Bu memuriyet dönemi 5 yıl sürer. Bu dönemde sosyal olaylara da yön vermiştir.
1908 yılında II. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle Ziya Gökalp’ın hayatında bir dönüm noktası olarak yer alır. Arkadaşları ile gizli yürüttüğü cemiyet çalışmalarını açığa çıkarır ve İttihat ve Terakki Cemiyetinin Diyarbakır şubesini açar. 1908 yılında Diyarbakır Vilayet Gazetesi muharrirliğine atanır. Ancak bir ay sonra İttihat ve Terakki Partisince doğu illeri müfettişliğine görevlendirilir.
Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi sonucunda, İstanbul Üniversitesinde Psikoloji ve Dini ilimler dersleri vermektedir. Ancak aldığı maaş ile İstanbul’da geçinemeyeceğini anlayınca Diyarbakır’a döner. Ama daha sonra yine hocalık yapmaya başlar. Selanik’te bulunan İttihat ve Terakki Sultanisinde sosyoloji dersleri verir. Aynı zaman da Genç kalemlerde takma bir adla yazılar ve şiirler yazar. 1911 yılında Genç kalemlerde ‘Tevfik Sedat’ adıyla ‘Turan’ şiirini yazar.
Balkan savaşı başlayınca merkez İstanbul’a taşınır ve böylece Ziya Gökalp İstanbul’a tekrar döner. Mart ayınca Ergani Madeni milletvekili olarak meclise girer. Yine de çeşitli yerlerde hocalık yapar. 1913’te İttihat ve Terakki tekrar iktidara gelmesi ile ona Maarif nazırlığı teklif eder. Ama Ziya Gökalp kabul etmez ve Darülfünun’da Edebiyat fakültesinde Sosyoloji profesörü olarak kalmayı seçer. Türk yurdu gibi dergilerde yazı yayınlamaya devam eder.
1918’te Osmanlı savaştan yenik çıkınca tüm arkadaşları kendilerini mesul görerek yurtdışına kaçar. Fakat Ziya Gökalp verilmeyecek hesabının olmadığını söyleyerek hiçbir yere gitmez.
Ziya Gökalp 1919’da sıkıyönetim mahkemesine çıkar ve Limni adasına sürgüne gönderilir. Sürgün sebebi ise ‘asayişi bozmak ve Ermenilere zorbalık yapmak’ olarak gösterilir. Ziya Gökalp sürgündeyken de arkadaşlarına konferanslar vermiş ve ailesine mektuplar göndermiştir. Ziya Gökalp’ın sürgün hayatı 1921’de bitmiştir.
Ziya Gökalp sürgün sonrası Ankara’ya gelir. Burada ailesini geçindirecek bir gelirinin olmaması hasebiyle Kayseri’ye ve devamında da Diyarbakır’a döner. Burada haftalık dergi çıkarır ve felsefe hocalığı yapar. Maddi durumu iyice kötüleşen Ziya Gökalp evini satar ve Ankara’ya hareket eder. Burada Atatürk’ünde isteğiyle ‘Doğru yol, hakimiye-i milliye ve Umdelerin Tasnifi, Tahlil ve Tefsiri’ isimli çalışmayı hazırlar. 2. Seçimler de Diyarbakır vekili olarak meclise girer. Ziya Gökalp’ın Atatürk üzerinde fazlasıyla etkisi olmuştur. Bunu Atatürk’ün‘Bedenimin babası Ali Rıza, hislerimin Namın Kemal, fikirlerimin ise Ziya Gökalp’tır’ sözünden anlıyoruz.
Ziya Gökalp Ağır hastalanır. Hastalığı için İstanbul’a gider bir müddet Fransız hastanesinde yatar ama hastalığı giderek ağırlaşır. Yapılan tedaviler ve müdahaleler sonuç vermez ve 25 Ekim 1924 yılında vefat eder. Ziya Gökalp Ayasofya’da kılınan cenaze namazından sonra Sultan Mahmut türbesine gömülmüştür.
KAYNAKÇA
-VAKKASOĞLU, Vehbi. (1984). Tarih aynasında Ziya Gökalp, İstanbul: Cihan yayınları
-KOCAKAPLAN, İsa. (2001). Ziya Gökalp, İstanbul: Timaş yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder